Sitomegalovirüs (CMV), sık görülen bir DNA herpes virüsüdür. İlk defa geçirilmesi (primer) veya ilk enfeksiyon sonrası latent fazda iken sonraki virüs bulaşmaları sonrası reaktif olarak geçirilebilmesi mümkündür. Sağlıklı insanlarda etki ve belirtileri ağır olmamakla birlikte gebelikte geçirilmesi ciddi sağlık problemleri oluşturabileceğinden önemlidir.
CMV virüsü, doğumların yaklaşık yüzde 0,5’i ila 2’sinde izlenen oldukça yaygın bir konjenital viral enfeksiyona neden olur.
Konjenital CMV enfeksiyonu primer (%20- 40) ya da reaktivasyon (%0.2-2.2) şeklinde izlenebilir. Önemli hasarın özellikle primer CMV enfeksiyonu sonrası geliştiği bilinmektedir.
Erken gebelik dönemindeki kadınlarda CMV enfeksiyonunun fetüse bulaşma olasılığı daha düşüktür (yaklaşık %20), ancak enfekte fetüsün doğumda belirti göstermesi ve daha sonraki gebelikte enfeksiyona göre engelli olması daha olasıdır. CMV enfeksiyonunun üçüncü trimesterde, fetüse bulaşma oranı yaklaşık %75'tir ancak hastalık nadir ve ortaya çıktığında daha az şiddetlidir.
Gebelik taramalarında ‘rutin CMV taraması’ yapılması tartışmalıdır ve yönergelere eklenmemiştir. Ancak vakalar kişiselleştirilebilmektedir. (Ben kendi pratiğimde CMV taraması bakmaktayım)
Konjenital CMV enfeksiyonu olan bebeklerin çoğu doğumda belirti vermez, ancak enfekte bebeklerin yaklaşık yüzde 10-15'i işitme, görme, bilişsel veya motor işlevlerde şiddetli ve yaşamı tehdit edici olabilen belirtiler gösterebilir. Ayrıca belirtisi olsun olmasın uzun vadede yenidoğanlar, özellikle sensörinöral işitme kaybı olmak üzere nörogelişimsel morbidite geliştirme riski altındadır.
Enfeksiyon kişiden kişiye vücut sıvılarını teması ile geçer. Özellikle okul öncesi çağındaki küçük çocukların, kreşe devam eden ve 3 yaşından küçük çocukların salya veya idrarı ile temas, yüksek enfeksiyon riski taşır.
Enfeksiyon riskini azaltmak için 6 yaş altındaki çocuklarla çatal, bıçak, bardak gibi nesneleri ortak kullanmamak, alnından öpmek, bez değişimi gibi temaslar sonrası mutlaka el yıkamak sayılabilir.
Tarama esnası veya şüpheli durumlarda annenin serolojik olarak değerlendirilmesi CMV Ig G, CMV Ig M ve pozitif sonuçlarda CMV Ig G avidite testleri önemlidir. Ayrıca enfeksiyonun fetüs ultrasonografisinde de bulguları olabilir. Örneğin;
CMV enfeksiyonu olan fetüslerin ultrasonografilerinde tespit edilmiştir. Ayrıca;
18-20. Haftalar döneminde yapılan detaylı ultrasonografik değerlendirme esnasında yukarıdaki bulgular mevcut ise konjenital CMV enfeksiyonu ihtimali göz önüne alınarak annenin primer CMV enfeksiyonu için serolojik değerlendirmesine ve fetal enfeksiyonu test etmek için tanısal amniyosentez yapılması önerilmektedir. Amniyotik sıvıda CMV tespiti için gerçek zamanlı polimeraz zincir reaksiyonu önerilir.
Ancak bilinmelidir ki yukarıda bahsedilen ultrason anormallikleri, fetal CMV enfeksiyonuna özgü değildir ancak fetal enfeksiyon kanıtlandığında hastalık prognozunu gösterebilir. Kanıtlanmış CMV enfeksiyonu olan fetüslerde,hem fetal trombositopeni hem de ultrason anormallikleri kötü obstetrik sonuçlarla ilişkilendirilmiştir.
Hamilelik sırasında geçişi azaltmak ve klinik iyilik hali için CMV hiperimmün globulin (CMV HIG) uygulamasına dair çalışmalar yetersizdir. Antivirallerin ise sağlık sorunlarının şiddetini ve işitme kaybını azaltabileceği ancak yan etkileri sebebiyle rutin kullanımdan ziyade prognoz ve vaka bazında kişiselleştirilerek kullanımı önerilmektedir.
Doğumda bulgu vermese de sonradan sensörinöral işitme kaybı ve nörogelişimsel problemlerle seyredebilen bir enfeksiyon olduğundan tanı konulması durumunda ailenin tahliye dahil tüm süreç ve hastalık prognozu hakkında bilgilendirilmeleri önemlidir.
Bir bebeğin doğduğunda doğuştan CMV enfeksiyonu olabileceğine dair bazı işaretler şunlardır:
Doğumdan sonraki iki ila üç hafta içinde bebeğin tükürüğü, idrarı veya kanı üzerinde yapılan testler, bebeğin doğuştan CMV enfeksiyonu olup olmadığını doğrulayabilir.
Doğumda konjenital CMV belirtileri olan bebeklerin uzun vadeli sağlık sorunları yaşama olasılığı daha yüksektir, örneğin:
Doğuştan CMV enfeksiyonu olan ancak doğumda hastalık belirtisi olmayan bazı bebeklerde yine de işitme kaybı olabilir veya gelişebilir. İşitme kaybı doğumda mevcut olabilir veya yeni doğan işitme testini geçen bebeklerde sonradan gelişebilir. Bazen işitme kaybı yaşla birlikte kötüleşir bu nedenle düzenli işitme kontrolleri gerekirse terapi destekleri önemlidir.